Bu çalışma, grafik tasarım disiplininde geleneksel görsel anlatım kurallarını sorgulayan ve dönüştüren bir estetik yaklaşım olarak lomografiyi incelemektedir. Çalışmada, grafik tasarımın iletişimsel işlevi çerçevesinde fotoğrafın tarihsel süreçte üstlendiği rol tartışılmış, fotoğrafın hem belgeleyici hem de anlatı gücüne dikkat çekilmiştir. Bu bağlamda lomografi, fotoğrafik açıdan teknik kusurları estetik avantaja dönüştüren yapısıyla geleneksel fotoğrafçılığa ve grafik tasarım normlarına alternatif bir görsel dil sunmaktadır. Lomografi, yalnızca bireysel bir fotoğrafçılık pratiği değil, aynı zamanda dijital çağda analoğa duyulan nostaljinin ve sezgisel üretim süreçlerinin bir yansıması olarak ele alınmıştır. Grafik tasarım alanında lomografinin sunduğu rastlantısallık ve duygusal derinlik, görsel iletişimde samimi ve özgün anlatılar kurmak açısından önemli bir potansiyel taşımaktadır. Çalışmada nitel araştırma yöntemi benimsenmiş; dijital araçlarla üretilmiş lomografik estetiğe sahip kitap kapağı, dergi kapağı, film afişi ve şehir tanıtım billboardlarından oluşan grafik tasarım örnekleri analiz edilmiştir. Her bir örnek, lomografi estetiğinin dijital ortamda nasıl yeniden üretilebileceğini ve grafik tasarımla nasıl bütünleştiğini göstermektedir. Tipografi, renk, kadraj ve kompozisyon gibi unsurlar aracılığıyla, lomografik fotoğraflar estetik olduğu kadar iletişimsel birer araç olarak değerlendirilmiştir. Araştırmanın bulguları, lomografinin grafik tasarım alanında deneysel düşünme biçimlerini teşvik ettiğini, geleneksel görsel normların dışına çıkarak sezgisel ve duygusal anlatılar oluşturma olanağı sunduğunu ortaya koymaktadır. Bu yönüyle çalışma, lomografinin grafik tasarımda alternatif bir estetik yaklaşım ve yaratıcı ifade alanı olarak değerlendirilebileceğini göstermektedir.
This study examines lomography as an aesthetic approach that challenges and transforms conventional visual storytelling norms within the discipline of graphic design. Within the framework of graphic design’s communicative function, the historical role of photography has been discussed, highlighting its documentary and narrative power. In this context, lomography offers an alternative visual language to traditional photography and graphic design norms by transforming technical “flaws” into aesthetic advantages. Lomography is not merely a personal photographic practice but also a reflection of nostalgia for analog and intuitive modes of production in the digital age. The spontaneity and emotional depth offered by lomography hold significant potential for establishing sincere and original narratives in visual communication. A qualitative research method was adopted in this study, and graphic design examples such as book covers, magazine covers, film posters, and urban promotional billboards that incorporate digitally produced lomographic aesthetics were analyzed. Each example demonstrates how lomographic aesthetics can be reproduced in digital environments and integrated into graphic design. Through elements such as typography, color, framing, and composition, lomographic photographs are evaluated not only as aesthetic components but also as communicative tools. The findings of the study reveal that lomography encourages experimental thinking in the field of graphic design and provides opportunities for creating intuitive and emotionally charged narratives that deviate from traditional visual norms. In this regard, the study suggests that lomography can be considered an alternative aesthetic approach and a creative mode of expression within graphic design.